Kader Sevinç – Cenevre, 13 Eylül 2011
Cenevre, SE Reform Calisma Grubu
Dünya’da giderek artan sağ iktidarların politika ve söylemlerinin de etkisiyle -özellikle Avrupa’da olmak üzere- aşırı sağ güçlendi. Sol ise bir çok ülkede hızla zemin kaybetti. Bu süreç Sosyalist Enternasyonal ve Avrupa Sosyalist Partisi’nin hem politikaları hem organizasyonlarını gözden geçirecekleri bir dönemin kapısını araladı. Reform komiteleri ve çalışma grupları oluşturuldu. Bu döneme yenilenmek için bir fırsat olarak bakıldı. Her ne kadar karşılaşılan sorunların çözümünde “komite oluşturma yöntemi” problem çözümü uzmanlarınca pek tasvip edilen ve etkili bulunan bir yöntem olmasa da siyaset dünyasında hala yaygın bir yöntem olduğunu söyleyebiliriz.
Bu çalışmaların bir parçası olarak CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve beraberindeki heyetin Atina’da katıldığı Sosyalist Enternasyonal Konsey toplantısında SE Reform Çalışma Grubu kurulması kararı alındı. Grubun ilk toplantısı için Cenevre’ye gittim. 12 Eylül 2011’de yapılan çalışma grubunda solun en eski ve simgeleşmiş uluslararası organizasyonu Sosyalist Enternasyonal’in yönetim biçimi ve yapısal işleyişi masaya yatırıldı.
Kurallar gereği toplantının içeriği üzerine ne yazıkki paylaşımda bulunamayacağım fakat toplantıda da ifade ettiğim 21. yüzyılın kurumlarının nasıl olması gerektiği üzerine görüşlerimin ana çerçevesini sizinle paylaşmak istiyorum.
Açık organizasyonlar/kurumlar yaratmalıyız
– Büyük değişimlerin yaşandığı 21. yüzyılda kurumların karşılaştıkları güçlükler ortak. Kurumlar da yaşayan varlıklar ve yenilenme ihtiyaçları doğal. Karşılaşılan bu güçlükleri fırsatlara dönüştürme yöntemlerinin başında “açık kurumsal yapılar”a dönüşebilmek geliyor. Açık kurumsal yapı (organizasyon) demek sadece kendi cenahından olanlarla etkileşim içinde olan değil, aynı zamanda kendisi gibi düşünmeyenlerle de fikir alışverişi ve iyi uygulamaların transferi konularında açık olabilmek, etkileşim sağlayabilmek anlamına geliyor. Bunu başarabilmek Dünya’da sadece siyaset değil farklı alanlardan da organizasyonların deneyimlerinden, uygulamalarıdan faydalanma ve güçlenme imkanını yaratacak. Kurumumuz giderek güçlenen bir uluslararası kurum halini alacak.
Öğrenen organizasyonlar/kurumlar olmalıyız
– Açık kurumun başarısı için gerekliliklerden biri “öğrenen organizasyon” olabilmek. Kurumlar edindikleri bilgi ve deneyimleri kişisel hafızalardan kurumsal hafızalara aktarabildikleri ve kurumsal hafızayı sürekli tazeleyip yeni bilgi ve deneyimlerle güncelledikleri sürece başarılı olabiliyorlar. Bu da sağlam bir kurumsal yapıyı gerekli kılıyor. Öğrenme ve değişime açık olmayı kuruma hem organizasyonel hem de siyasi boyutta hakim kılabilmek onu küresel düzeyde çok daha aktif bir aktör haline getirecektir.
Bilgi toplumuna entegre olmanın ve iletişimin önemi
– Daha iyi işleyen bir bilgi toplumu olmak özellikle Avrupa’da hemen her gün konuştuğumuz bir konu haline geldi. Bilginin yönetimi ve iletişimi de artık bilginin değerini belirleyen bir boyut. Bilgiyi yönetenler algıyı da yönetiyor günümüzde. İletişimin iki boyutu var. Birincisi iç diğeri dış iletişim. İç iletişim boyutunda uluslararası bir organizasyonun tüm üyelerinden ulaşan bilgilerin paylaşılacağı yayın ve platformlar yaratması çok önemli. İletişimin ikinci boyutu dış iletişim. Organizasyonların dış çevreleri ile iletişimlerini yönetmeleri gereken platformlar on yıl öncesine göre çok farklı. Buna göre yeniden organize olmalıyız. O nedenle hızla gelişen iletişim teknolojilerini daha iyi kullanır hale gelmemiz şart. Sosyal medya kullanımını etkileşimli ve çok seviyede işleyen bir yapıya kavuşturarak daha aktif bir çalışma yapılması özellikle uluslararası organizasyonlar için çağın bir gereği. Örneğin Sosyalist Enternasyonal’in değerlerini, görüşlerini benimseyen ve savunuculuğunu yapacak aktivistlere ihtiyaç var. Bunun oluşumunda sosyal medyayı etkili kullanmamızın rolü büyük olacaktır. Örneklerini Amerikan seçimleri ve Arap Baharı’nda görmüştük.
Σχόλια