top of page

Mülakat: Avrupa, Teknolojik ve Stratejik Dönüşüme Hazır mı? AB-Türkiye İlişkileri Nereye Gidiyor?

  • Writer: Kader Sevinc
    Kader Sevinc
  • Mar 20
  • 3 min read


Brüksel merkezli uluslararası stratejik danışmanlık şirketim Forward 1919 Global Strategic Advisory ve European AI Hub bünyesinde yürüttüğüm çalışmalar üzerine bir süre önce Fransızca "Aujourd’hui la Turquie" gazetesine verdiğim kapsamlı röportajın Türkçe çevirisini sizlerle paylaşmak isterim.


Röportajda, Avrupa Birliği’nin karşı karşıya olduğu stratejik zorluklar, geleceğe yönelik dönüşüm süreci, demokratik katılım mekanizmalarının yenilenme ihtiyacı ve Türkiye-AB ilişkilerinin potansiyel yönü gibi konulara temas ettim.


Ayrıca, Forward 1919 Global Strategic Advisory - Forward1919.eu ’nun küresel stratejik danışmanlık alanındaki misyonu ve European AI Hub çatısı altında geliştirdiğimiz Democracy 4.0 ile yapay zekanın yönetişim süreçleri üzerindeki etkilerini de ele aldık. Aujourd’hui la Turquie gazetesinde yayımlanan Fransızca röportajın Türkçesini aşağıda bulabilirsiniz.

KS


•••• ••••


Aşağıdaki metin Fransızca orjinalinden çeviridir:


Aujourd’hui la Turquie: Kader Sevinç, Kıdemli Uluslararası Stratejist, Avrupa AI Hub’ın Kurucusu, Brüksel


🌟 Brüksel’de yirmi yılı aşkın süredir stratejik pozisyonlarda görev aldınız. Bu deneyim Avrupa vizyonunuzu ve stratejik danışmanlık yaklaşımınızı nasıl şekillendirdi?


Avrupa Birliği'nde (AB) geçirdiğim 20 yıl, Avrupa’nın karmaşıklığını ve çeşitliliğini derinlemesine anlamamı sağladı. Bugün, Brüksel merkezli uluslararası stratejik danışmanlık firmamla bu birikimimi paylaşıyorum. Brüksel’den bakıldığında AB, barış, refah ve istikrarı destekleyen büyük bir proje olarak görülüyor. 1990’ların sonlarından 2008’e kadar olan dönem, AB için bir “altın çağ” olarak kabul ediliyordu. Ancak sonrasında AB, Brexit, göç krizi, savunma ve güvenlik alanındaki eksiklikler ve ekonomik belirsizlikler gibi büyük zorluklarla karşı karşıya kaldı.


Avrupa, küresel pazardaki yükselen rekabet karşısında kendini yeniden şekillendirmek zorunda. Bu değişim sancılı oluyor ve dirençle karşılaşıyor. Daha güçlü hale gelebilmek için Avrupa’nın köklü reformlar gerçekleştirmesi, iç uyumunu artırması ve gerçekçi bir genişleme politikası izlemesi gerekiyor.


Bunun yanı sıra, AB dış tehditlerle mücadelede daha iyi bir savunma koordinasyonu sağlamalı, dış ilişkilerini güçlendirmeli ve stratejik iletişim kapasitesini artırmalıdır. Transatlantik ilişki, Avrupa’nın istikrarı açısından temel bir yapı taşı olmaya devam ediyor.


Öte yandan, yapay zeka ve dijital dönüşüm çağında yaşıyoruz. Bu gelişmeler hızla ilerliyor ve dünyayı temelden değiştirme potansiyeline sahip. Bu nedenle, yeni zorluklara hazırlanmak ve geleceğe yönelik vizyonunu kurumlar ve devletlerin yeniden düşünmesi kaçınılmaz hale geliyor.


🌟 Brüksel’deki deneyiminize dayanarak Avrupa hakkında nasıl bir değerlendirme yaparsınız?


Avrupa Birliği'nin gücü, dijitalleşme, savunma işbirliği ve ekonomik entegrasyon alanlarındaki derinleşmeyle güçleniyor. AB’nin dijital dönüşüm ve inovasyon konusundaki liderliği büyük önem taşıyor, çünkü yapay zeka ve teknolojilerin ekonomik etkisi her geçen gün artıyor. Daha dayanıklı, esnek ve entegre bir Avrupa modeli, yeni üyelerin entegrasyonunu kolaylaştırarak AB’nin küresel sahnedeki konumunu güçlendirecektir. Aynı zamanda, Avrupa'nın savunma ve güvenlik sisteminin daha güçlü hale getirilmesi, dış tehditlere karşı kritik bir adım olacaktır.


🌟 Bugün Avrupa Birliği’nin karşılaştığı en büyük zorluklardan biri aşırı sağ ve radikal hareketlerin yükselişi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?


Bugün Avrupa’nın karşı karşıya olduğu en büyük meydan okumalardan biri, aşırı sağcı ve milliyetçi akımların birçok AB üye ülkesinde yükselişte olmasıdır. Bu hareketler, hükümetleri etkiliyor ve ekonomik, siyasi ve diplomatik gerilimler yaratıyor.


Avrupa, bu kriz dönemini aşmak için kendini yeniden tanımlamak ve uzun vadeli bir stratejik yaklaşım benimsemek zorunda. Aynı zamanda, yapay zeka ve ileri teknoloji çağında yaşadığımız için, mevcut yönetim sistemlerini ve siyasi yapılarını yeniden ele almamız gerekiyor. Önümüzdeki Avrupa seçimlerinde, bu radikal hareketlerin daha da güçlenmesi bekleniyor.


Bu durum, geleneksel siyaset anlayışının ve 21. yüzyıl vatandaşlarının demokratik beklentilerinin yeniden değerlendirilmesi gerektiğini gösteriyor. 20. yüzyılın demokratik kurum ve uygulamaları, artık 21. yüzyıl vatandaşlarını kapsamak, onlarla iletişim kurmak ve onları geleneksel siyasi süreçlere dahil etmek için yeterli değil.


Bu nedenle, Brüksel’de kurmakta olduğumuz Avrupa Yapay Zeka Hub’ı (European AI Hub) ve Democracy 4.0 projemiz, bu temel sorulara çözüm arıyor.


Giderek büyüyen uçurum, eski demokratik sistemler ile 21. yüzyılın teknolojik dönüşümleri arasında ciddi bir kopukluk yaratıyor. Şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerine dayanan katılımcı bir demokrasi inşa etmek kritik önemde. Mevcut taleplere uygun yanıtlar verilemezse, ekonomik ve sosyal koşulların kötüleşmesi, toplumların radikal popülist hareketlere daha açık hale gelmesine neden olabilir.


Bu nedenle, 21. yüzyıl demokrasisinin güçlenmesi, yeni demokratik mekanizmaların ve katılım modellerinin geliştirilmesini gerektiriyor. Ancak böyle bir dönüşüm, çağımıza uygun yeni bir siyasi sınıfın oluşmasını da zorunlu kılıyor. Vatandaş katılımının artırılması ve yeni nesil teknolojilerin doğru şekilde entegre edilmesi, demokratik sistemlerin sürdürülebilirliği açısından büyük önem taşıyor.


🌟 Önümüzdeki dönemde Avrupa Birliği ile Türkiye arasında bir yakınlaşma öngörüyor musunuz? Türkiye’nin AB üyeliği yeniden mümkün olabilir mi?


AB ile Türkiye arasındaki ilişkiler, her iki tarafın da önemli reformlar gerçekleştirmesine bağlı. Türkiye’nin AB üyeliği konusu, iç reform süreçleri ve AB’nin genişleme politikalarındaki değişikliklerle doğrudan bağlantılıdır.


Türkiye’nin yeniden bir reform ajandasına yönelmesi, AB ile ilişkiler açısından kritik bir unsur olacaktır. AB de kendi iç reformlarını tamamlamalı ve genişlemeye hazır hale gelmelidir.


Kısa vadede Türkiye’nin AB üyeliği uzak bir ihtimal gibi görünse de, uzun vadede bu süreç her iki taraf için de faydalı olabilir. Avrupa’nın genişleme politikası gözden geçirilirken, Türkiye ile ilişkilerin yeniden şekillendirilmesi kaçınılmaz hale gelebilir.


AB, bu süreci uzun vadeli bir stratejik perspektifle ele almalı ve Türkiye’nin Avrupa değerleriyle daha güçlü bir uyum içinde olmasını sağlayacak politikalar geliştirmelidir. Uzun vadede, AB-Türkiye ilişkilerinin güçlenmesi, hem bölgesel istikrarı artıracak hem de Avrupa’nın küresel etkisini genişletecektir.


Böyle bir yenilenmiş ortaklık, daha açık, şeffaf ve Avrupa değerleriyle uyumlu bir çerçevede ele alınmalıdır. Bu süreç, Türkiye’nin AB ile ilişkilerini güçlendirecek ve Avrupa’nın küresel konumunu daha da pekiştirecektir.



 
 
 

Comments


©1919 by J.Altman.

bottom of page